DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

Türk Solu’nun Hayal Dünyası ve Muharrem İnce

Son Güncelleme :

18 Haziran 2020 - 1:36

/ kez okundu.
Türk Solu’nun Hayal Dünyası ve Muharrem İnce

Birkaç zamandır Muharrem İNCE ile ilgili bir yazı kaleme almayı düşünüyordum. İlgi olarak bana uzak bir alanda kalem oynatmanın ne kadar gerekli olduğu konusundaki tedirginliğim düşüncelerimi hep bir hafta sonraya atmama neden oluyordu, demek ki cesaret gösterebilmem bu güne nasipmiş.

Meseleyi kişiselleştirmeden, siyaseti kişiler üzerinden okumaya çalışacağız. Neticede her bir ideoloji ya da dünya görüşü onu temsil eden kişiler kadar var olabiliyor. Davaları ‘var’ eden onu omuzlayan nitelikli insanlardır. Yoksa her düşünce soyut alanda kalır ve dünyaya söyleyeceği sözü olmaz.

Siyasetin içerisinde uzun bir süredir olmasına rağmen Sayın İNCE, gerçek anlamda Türk siyaset dünyasına son başkanlık seçimi ile girdi. O zamana kadar kendi partisi içerisinde sessiz sedasız dururken, hırsı, arzusu ve yılmaz mücadelesi sayesinde CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı yapıldı.

Adaylık sürecinde yaşananlara girmek konumuz değil. Bu zaviyeden çok şeyler söylendi, herkes herşeyi okudu durdu. “Gel bakalım Muharrem!” hitabının onu Cumhurbaşkanlığından ettiği dahi yazıldı, çizildi.

Fakat Muharrem İNCE sahneye çıkmasıyla birlikte, Türk Solu’nun öteden beri bilinen; halktan kopuk, halkına tepeden bakan, onu sürü olarak gören, jakoben, siyaset üretemeyen, bu yüzden de Demokrasi dışı mahfillerden medet uman görüntüsünü perdenin gerisine itti. Tüm bu menfi durumların yerine başka şeyler tartışmaya açtı.

Rahmetli Ecevit’in 1974 CHP’sinden sonra ilk defa Türk solu Muharrem İNCE sayesinde muhalefet üretti, alternatif olma eğilimine girdi, söylemler halkta karşılık buldu. Recep Tayyip  ERDOĞAN’ın  karizması önünde durabilen tek kişi oldu. O’na kendi üslubuyla karşılık verdi, halk ağzını kullandı, bu tavrı sevildi, takdir gördü. 1980 sonrası tüm seçimlerde CHP, % 30 bandını İNCE ile aştı.

“Ey ERDOĞAN! ÖZAL’ın, DEMİREL’in yaptırdığı köprüler 10 lira da seninki niye 50 lira?” dedi. Bu hitabıyla geçmiş ‘sağ’ liderleri sahiplenirken, gelecekle  ilgili de hesap sordu. Mesajını meşhur ‘dört eğilime’ duyurma taktiği güttü. “Her kuşun eti yemez.” diyerek karşı duruş gösterdi. Bu tarz söylem ve tavırlarıyla siyasetteki asimetrik savaşı dengeledi. Mensubu olduğu harekete önemli mevziler kazandırdı.

Klasik solun aksine daha yerli bir dil kullandı. “Ben de sizdenim, elit değilim, ekmeğini öğretmenlikten çıkarmış bir Anadolu çocuğuyum.” diyerek Anadolulu olduğunu göstermeye çalıştı. Solun sıkıntısını, açmazını, neden gerilerde kaldığını çok iyi okuduğu anlaşıldı. Yaptığı hamlelerle Türk Solu’nun hayal dünyasını alabildiğine genişletti.

Türk Solu ilk defa iktidar alternatifi olmayı hayal etmeye başladı. “Recep Tayyip ERDOĞAN da yenilebilir” güveni verdi. Siyasete müthiş bir dinamizm getirdi. Yılgın kitleleri ayağa kaldırdı, onlar üzerinde oluşturduğu sinerji, bu gün Ankara ve İstanbul belediye başkanlıklarının el değiştirmesine neden oldu. Kim ne derse desin, iki büyük şehirde farklı başkanlar koltukta oturuyorsa, bu Muharrem İNCE’nin estirdiği siyasi rüzgar sayesindedir.

Sayın İNCE’nin siyaset çizgisini ‘popülizm’ olarak görenler oldu. Belki bunun haklılık payı vardı, zira popülist dil kızgınlık üretirdi, kitleler üzerinde hınç ve öfke meydana getirirdi. Halbuki İNCE’nin yumuşak dile, kucaklayıcı hissiyata ihtiyacı vardı. O’nun devasa Ankara ve İzmir mitinglerinde atılan “İntikam! İntikam!” sloganları bu popülist dilin  sonucu olarak tezahür etti. Halk kitlelerini tedirgin eden bu durumu İNCE zamanında bastırabilseydi, belki de seçim ikinci tura kalırdı. Ama O, memnun olmayı yeğledi ve mütedeyyin kitlenin bir bölümünü ürküterek arkasından ayırdı.

Birkaç handikap daha vardı Muharrem İNCE için… Bir defa O, birinci adam değildi. Karizması, emir aldığı kişiyi çoktan aşıyordu ama kurallar öyle demiyordu. Seçmen sosyolojisinde karşılık bulmayacak bir durumdu bu.  Seçmen lider isterdi, Sayın İNCE’nin bu anlamda eli kolu bağlıydı. Buna rağmen bir çok bendi aştı. Beklenmeyecek başarılar gösterdi.

Muharrem İNCE’nin Türkiye’yi yönetme kudreti var mı, tartışılır. Bir daha aday olsa seçilebilir mi, o da tartışılır. Lakin tartışılmayacak tek gerçek; Türk Solu’nun Muharrem İNCE ayarında, böylesi felsefeye sahip yeni bir lider üretme gerekliliğidir. CHP’yi sıkışmış olduğu 1940’lı anlayıştan kurtaracak yegane gerçeklik işte budur.

İNCE’ye karşı dün olduğu gibi bu günde halkın geniş bir kesiminde soru işaretleri mevcuttur. Bu durum aslında mensubu olduğu siyasi hareket için geçerli bir olgu… Öyle birden bire ‘seçkincilikten’ kurtulup ‘halkçı’ olmak kolay iş değil. ‘beyaz Türklük’ten’ ‘griliğe’ terfi yapmak bir süreci, bir bedeli gerektiriyordu. Maharet kasket takmada olsaydı, onu zaten mevcut genel başkan ilk kongrede çoktan yapmıştı.

Garibanlık üzerinden politika üretmek ‘elit’lere hiç yakışmıyor. Çok iğreti duruyor ve kendilerini çabuk ele veriyorlar. Ama İNCE’nin inşa olduğu sosyolojik gerçekler, onun daha inandırıcı olmasını sağladı ve halkın önünde daha güvenilir konuma getirdi.

Kendi cenahında oluşan rahatsızlık ise bambaşka bir konu… CHP’nin derin yapısı Muharrem İNCE gibi bir figüre tahammül gösteremezdi. Onlara göre İNCE, ERDOĞAN’nın aynadaki imajıydı. CHP’yi AK Partileştirirdi. Oysa CHP’nin hedefleri farklıydı, yapmak istediği ile İNCE’nin talepleri uyuşmuyordu.

Dolayısıyla olmadık ithamlara maruz kaldı. En sonunda, hepimizin bildiği acayip bir komployla siyasetten sessiz sedasız tasfiye edildi. Rahatsız ettiği ‘beyaz kudretin’ gazabına uğramakta gecikmedi. ‘Baş’ olacağım derken ‘baş aşağı’ yapıldı. Bu da Türk siyaseti için ibreti alem bir vesika olarak tarihe geçti.

Muharrem İNCE ayrı bir parti kurarak yoluna devam etmeyi hiç düşünmedi. Böyle bir kararın onu Abdüllatif ŞENER gibi siyasilerin durumuna düşüreceğini biliyordu. Herşeye rağmen mensubu olduğu siyasi harekete bağlı kalmayı yeğledi. En ufak bir sıkışma anında gemiyi terkeden siyasilere belki de bir ahlak dersi verdi. Bu hareketi de ‘bir sadakat örneği’ olarak Türk siyasi tarihine geçti.

Kim bilir…

 

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.