
Çağımız buhran çağı, doyumsuzluğun, kanaatsizliğin, sınır tanımayan tüketme histerisinin tavan yaptığı akıl almaz bir zaman dilimi bu…
İnsanlık; yokuş aşağı inen freni patlamış yüklü bir kamyona benziyor, nereye çarpacağı, nerede duracağı ve kimlere zarar vereceği belli değil.
Arabaya benzin doldurulur gibi isyan dolduruluyor zihinlerimize. Bütün bir insanlık dehşetli bir buhranın içerisine itiliyoruz ama yanımızdan geçen otobüsün korna sesini duyamayacak kadar sağırız. Kıyak kafalar zevk sarhoşu, gözler ise kör…
Biri diğeri ile sadece çıkar ilişkisi ile irtibat kuruyor. Gönül penceremiz madde boyasıyla karartılmış, düşünce dünyamız sömürgeleştirilmiş, irademiz uyanık haydutlar tarafından ele geçirilmiş durumda…
Mazisini, istikbalini veyahut kendini bile düşünmekten aciz bir insan tipi ile karşı karşıyayız.
Bu öyle bir tip ki, ne bir pusulaya, ne bir yön levhasına ihtiyaç duyuyor, tek istediği sonsuz bir haz…
Peki ne kadar devam edecek bu durum?
İnsanlık derin bir yol ayrımında; iyilikle kötülüğün, fakirlikle zenginliğin, açlıkla tokluğun, barış ile savaşın arasında tercih yapacağı kaçınılmaz bir sapak burası…
Yoklukla varlık arasında ince bir çizgide yürüyoruz. Bir karar vermek zorundayız hepimiz. Ya düşenin elinden tutacak, ya da düştüğümüzde elimizden tutacak birini bekleyeceğiz.
Ya birilerini yaşatmak için uğraşacağız, ya da birilerinin yaşamımıza son vermesini seyreyedeceğiz.
Paylaşım adaletsizliği, benlik kavgası, biriktirme yarışı, kanaatsizlik, bönlük…
Ne kadar toplumsal hastalık varsa hepsine yakalanmış bir toplum yapısı var.
Victor Hugo ne demişti;
“Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk.”
İnsanlık seçimini yapmak zorunda…
Bu seçimi, tercihini gönül imar etmekten yana kullananalar kazanacak, başkasına hesapsız el uzatanlar, masum bir çocuğun başını okşayanlar, hesaplarından bir öğrenciye burs transferi yapanlar, önce kendi iç dünyasını, sonra da çevresini aydınlatanlar kazanacak.
Asıl seçim budur.
Bu seçimin pusulası iyiliktir, sevgidir, muhabbettir, hoşgörüdür, selamdır, saygıdır.
Gönül kutularına bunları atanların oyu boşa gitmez, iptal olmaz, muhalefette kalmaz, el birliğiyle sevgiyi iktidar yaparlar.
Yoksa hep birlikte kaybedeceğiz.
Siz kazanmayı siyasi seçenekle mi zannediyorsunuz, öyleyse biraz düşünün derim.
Vesselam…