Ayasofya…
Hayalleri süsleyen mabed. Adına şiirler yazılan, ezgiler bestelenen mekan. Bir mabed değil, mabed ötesi mana…
Rahmetli Erbakan Hoca’nın ifadesiyle;
“İslam’ın köhnemiş Hristiyanlığa galebesinin timsali. Hakk’ın batıla galebesinin timsali…”
Onun içindir ki, herkes Ayasoya’yı tartışıyor, herkes onu konuşuyor…
86 yıllık bir esaret sona erdirildi, zamanın şartlarında müze yapılmıştı, yine zamanın şartlarında Camiye çevrildi.
İşte can alıcı soru tam da burada saklı…
Ayasofya gerçekten açıldı mı?
O’nun gerçek manada açıldığına inanmak için, Ayasofya hayalini kuranların o mabede ne mana yüklediklerini bilmek gerekiyor.
İşte birkaç örnek;
İlki Sezai Karakoç’tan;
“Ayasofya’yı açmak, çağın kördüğümünü, İskender’in kılıcı gibi biçmek olacaktır.”
Necip Fazıl ise, “Ayasofya açılacak!… hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş, kan revan içinde masumlar gibi, ağlaya ağlaya, üstünü başını yırta yırta, onun açılan kapılarından dışarıya fırlayacak!.. Ayasofya açılacak!.. bütün değer ölçülerini, tarih hükümlerini, Dünyalar arası mahsup sırlarını, her işi ve her şey hakkındaki gerçek miyarları çerçeveleyici aziz bir kitap gibi açılacak…”
Osman Yüksel Serdengeçti neler söylüyor; “Ayasofya! Ey muhteşem Mabet! Merak etme. Fatih’in torunları bütün putları devirip seni camiye çevirecektir.”
Örnek verdiğim şahsiyetler öyle sıradan kişiler değil; bir nesli inşa eden fikir adamları…
Gençliğimiz “Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın.” sloganlarıyla geçti.
Özlemimiz, idealimiz, heyecanımız, inanç tasavvurumuz Ayasofya ile beslendi. Ayasofya bizim için bir mabed değil, sanki bir Kızıl Elma idi…
Camiye çevrilmesi sonrası tekrar düşündüm;
Karakoç’un dediği, ‘çağın kördüğümü İskender’in kılıcı ile biçildi mi gerçekten?’
Necip Fazıl’ın mümtaz manasıyla ifade ettiği ‘ bir kitap gibi’ mi açıldı? Kaybedilen manalar üstünü başını yırta yırta, açılan kapıdan dışarı fırladı mı?
Ya Serdengeçti ne diyordu; ‘Fatih’in torunları bütün putları devirip seni camiye çevirecek.’
Buradaki ‘put’tan kastedilen mananın ne olduğunu bilmeden Ayasofya’yı anlamak mümkün müdür? Fatih bir imparatorluğu bitirmişti. Batılı tarihçiler ‘Ortaçağ kapandı’ dediler. Kabul etmişlerdi çağ dışı kaldıklarını. Zira Türkler zaten altın çağını yaşıyordu. İşte; fikir ve medeniyet gücünü kabul ettirmekti ‘put’tan kasıt.
Şahsım sürekli yazdım; “Ayasofya’yı açmak için yeni bir medeniyet tasavvuru inşa etmek gerekir, Ege’nin soğuk sularında boğulan Aylan bebeklerin hesabını sorma kudretiniz belirler Ayasofya’nın açılmasını.” demiştim.
Yukarıda zikrettiğim mütefekkirler de aksini söylemiyorlardı. Bizi inşa edenlerin fikir ve inanç tasavvurlarından biz böyle anlamıştık Ayasofya’yı…
Yoksa taş bir mabedin kapılarını açıp içerisinde namaz kılmanın Ayasofya’yı açmak olduğunu hiç zannetmemiştik. Böyle bir yanılgıya hiç düşmemiştik.
Sevinenler de, karşı çıkanlar da bilmiyor, tanımıyor Ayasofya’yı. Boşuna yıpranıp enerji kaybediyorlar. Fikirlerinin de, zikirlerinin de bir değeri yok. Zira Ayasofya, sloganlara sığmayacak kadar büyük…
Türk milletinin Ayasofya’yı açması için uzun yıllar gerekiyor. Kaybedilen zamanı telafi etmek, medeniyet ihraç edecek duruma gelmek, gücü kudreti kendi kılıcı altında toplamak ve Fatih’in serdengeçtileri gibi bir inanca sahip topluluk inşa ettiklerinde açabilirler Ayasofya’yı…
Ayasofya işte o zaman açılacaktır.
Peki şu sıralar yaşanan nedir?
Onu bende bilmiyorum…
Vesselam…
